22 Ocak 2017 Pazar

Buram buram çilek kokar ankara :)
Bir köşe başında ellerini bularsın hamura dostların mekanında...
Bir diğerinde adına "gardrop" dediği; kendine özgü kahkahasıyla misafir edildiğin yerde alışverişin en keyiflisini yaparsın...
Eline telefonu aldığında; tanıdık dostların 20'li; 30'lu gruplarla pazar kahvaltısındaki mutluluğuna şahit olursun...
Ya da kendin zaten bir parçasısındır kucağındaki kıpır kıpır mutlulukla...
Biraz pusulayı çevirdiğinde... en mis kokulu ve adına baldan badinim dediğin; sevmelere kıyamadığın "rüzgarın" ve senin içinde asla büyütemediğin can yarın karşılar...
Şımartmak istersen kendini illa ki tanıdık biryer bulursun kendini içine bırakacağın; çileğin yanında servisine aldığın mozaik pasta ile keyiflere doyamayacağın...
Gri gökyüzünün arasında güneş yüzüne vurduğunda dahi ellerini ancak aşk'ın o da yoksa anılarının; dostlarının ısıtacağı yerdir Ankara...
Melankolinin en gözde şehridir...
Anılarını oraya buraya; sokak aralarına sıkıştırdığın ve ansızın karşına çıktığında içinin sızladığı şehirdir...
Çirkin mi çirkin bir o kadar da çilek kokulu sığınağımızdır bizim...
Sofraların keyifle kurulup; neye güldüğümüzü bilmeden akan zamandır dostlarla...
Burnun sızladığında dert ortağının ateşböceğine dönüşüp ışığını en kalbine yerleştirmesidir...
Parmaklarının arasına alıp; damağında hafif ekşi bir tat bırakmasın diye çileğini batırdığın pudra şekeridir ankara dostlukları...
Köşedeki çiçekçiden aldığın bir tutam sümbüle bakışından; yıllardır seni tanıyan çiçekçinin ruhuna hediye ettiği tek bir beyaz gül'dür; yanında nazar boncuğu da ikramiyesi...
Hem en çok söylendiğin; hem de sımsıkı sarıldıkların köşe başında olduğu için vazgeçemediğin yaşam alanındır kendine özgü...

aşkla, ışıkla
burçak







17 Ocak 2017 Salı

Evet ama; ya olsa...

Evet ama dediğin ve kapının en kapalı yüzüne yüz sürdüğün an seslendi içten bir ses...
Ya olsa...
Burada koçluk deyimiyle; uçmak serbest :)
Ya olsa...
Evet ama; ya olsa...
Yaşamak istediğin onca şeyin önündeki kendince engellerin evet ama'lar denizinde âmâ âmâ gezindiriyor seni yaşamın kıyısında;
Ya olsa kapısı aralandığında elinde sihirli değneğin çalakalem umut...

aşkla, ışıkla,
burçak



12 Ocak 2017 Perşembe

I see you...

merhaba eski dost...
nicedir çıkmaz olmuştu sesin soluğun...
unutmuşum... nasıl nefessiz bıraktığını...
yunus'u anlatan aşk'ın gözyaşlarına deli divane daldığım uykusuz gecelerin ardından...
beni benden alan; beni bana hatırlatan; beni benimle saran bir hale bulandım...
bedenimde canlandı korkular, kayıplar...
bilmez misin ki sen kendini? ile başlayan sorular sordurttu yine en öz'e... gayipten...
utana sıkıla bir imdat çığlığı parmaklarımdan dökülüverdi eski bir dost'a...
sessiz sedasız geçirilen 3 gece 4 güne özlem... ve dahasına susamışlık hali dolandı akla; yüreğe...
evi saran sümbül kokusu su serpti karnımın üstündeki ince sızıya...
burnumdaki nefes bedene sığmaz oldu...
göz yaşları şükran...


aşkla, ışıkla,
burçak

5 Ocak 2017 Perşembe

Huy işte...
Elindeki çaputu gördüğün dala bağlamak...
Alelade gezindiğin bir şehirde karşına çıkan köprüden geçerken elindeki bozuk parayı sımsıkı bir nefesle suya bırakmak...
Yolun yeniden düşsün diye toplu iğne bırakmak renkahenk sokaklara...
Yalpalaya yalpalaya çıktığın tepenin üzerindeki dilek ağacıyla konuşmak...
Yeni ay yüzünü gösterdiğinde dileklerini nefessiz sıralamak...
Sağ adımla ilk kez girilen her neresiyse yine iki nefes arası hayallere dalmak...
Yeni yılda herkes kendi telaşındayken; bereketi tüm yıla saçacak nar'a dokunmak...
Mevsimin ilk meyvesinden koskocaman bir ısırık aldığında yine homurdanarak sıralamak her ne ise gönlünden geçen...
Çocuk gibi her birinde gözlerini kapatıp yüzüne gülümseme yerleştirme telaşına girmek...
Kadehi can can'a buluştururken; gözlerini birbirinden ayırmamak...
Buzdolabının üstüne bulup buluşturduğun fotoğraflardan yeni yılda sen'i resmetmek...
Her akşam bir mum ışığıyla buluşmak ve bakakalmak altın sarısı ışığına...
Yaşamı yaldızlı beyaza bürüyen kar tanelerinin doğadaki izinde; parmak uçlarındaki sızısında yaşamı bulmak...
Çiçeklerini bir niyetle köklendirmek ve illa ki elini toprağa bulamak...
Menekşelerinin tomurcuklarını öpmek...
Koklayarak sevmek...
Sevgiyle bırakmak...


aşkla, ışıkla,
burçak





Tarihlerin de bir önemi yok aslında zamanın da…  Evvel zaman içinde kalbur saman içinde insanlar öncelikle duvarlara yazarak kendilerini anl...