31 Aralık 2015 Perşembe

Tomurcuk



tomurcuk  
2016: toplamı 9 😇 yaşam amacı  
evimin içi tomurcuk dolu, orkidelerim; menekşelerim de bu yeni başlangıcı en kalbinden öpmüşler belli ki 🌺 nereye dokunsam bir umut binbir dilek ❄ yanıma almayı seçtiklerim var yeni yılda ve de sevgiyle geride bıraktıklarım 🙏 iyi ki'ler var; keşkelerin yerinde gayipten bir hal 🌼 avuç içi kadar mutluluğumu heyecanla beklediğim yıl 2016  tomurcuklandığı ve de hayatımın, yıllarca senin adın burçak tomurcuk demek diye beni avutan anneme gerçekten adımla geldiğimi içten içe bildiğimi itiraf ettiğim hal 💕 cesareti aldım yanıma; kalbimi; aşk'a aşkı, çılgınca çalışmayı; üretmeyi; burçak teyzeeee diye telefonun diğer ucundan bağıran çocuklarımı; kitaplarımı; varlıklarına her an şükrettiğim dostlarımı; ailemi  şimdi bir sorum var içten içe... sen ne istiyorsun... sen "gerçekten" ne istiyorsun... peki ya sen hayatta en çok neden keyif alıyorsun? İşte her ne ise bu sorunun en derinden yanıtı; o olsun 🍀 hal haline gelsin 🍀 yuvalar kurulsun, kahkahalar savrulsun, herkes sevdiği işte çalışsın, yaşam amacımızı gerçekleştirmek için nefessiz adım atalım; tohumlar çıksın, filizlenelim; ertelemeden hayatı çok seveyim; çok sevelim; çok sarılalım; şükredelim; özgürlüğümüzü kutlayalım; hediyeler verelim bol bol; birlikte umut tohumları ekelim tüm kalplere 🎈 nice mutlu seneler sağlıkla ve aşkla; hoşgeldin 2016 😇🐣

burcak 

29 Aralık 2015 Salı

Çocuk

seni ben öpmeye, sarılmaya doyamam ki çocuk 💙 2,5 - 3 yaşının masumiyetiyle içimi umutla; seni ve tüm dünyadaki çocukları sarıp sarmalamak isteğiyle; yaşamımın; varoluşumun amacıyla kıpırdattın olduğu yerden... Seninle sessiz, ürkek bakışlı oyunumuzun her anının değeri pahabiçilemez oyun arkadaşım, şansın bahtın açık olsun 🙏 #yaşamamacım #çocuklar #suriye #barış #oyun #herseysizinicin

30 Kasım 2015 Pazartesi

can...
can kafese girer mi... girer elbet,
mesela aşka hapseder kendini,
kapatır tüm ışıkları, bilgisayarının belli belirsiz gölgesinde yazdığı kitabın içindeki hikayenin tutsağı olur,
yuvasına kelepçeler yüreğini ellerini,
çekmecesini gözlüğünün üstüne kapatır,
evin kapısını kedisinin üstüne...
olsa olsa bir de sesi tutuklu kalır şiirlerinde...
olsa olsa bu olur can'ın kafesinin fısıltısı, tınısı...
özgürlük... adalet... aşk...

burçak

26 Ekim 2015 Pazartesi

dengede...
an'da...
zamansız...
sadece kendi döngüsünde...
özgür...

aşkla, burçak

19 Ekim 2015 Pazartesi

honor the warrior within...

Ben savaşçı kadınlardan miras aldım içimdeki gücü...
ve her ne zaman yardıma çağırsam... sessiz sedasız belirdi kapı arasında savaşçı ruhum...

anneannemin senelere, acılara meydan okuyan ruhunu ekledim canıma...
annemin kırılgan ve yaratıcı yanı; varlığıma duygusallığım ve de kalemimle yansıdı...

İçimdeki savaşçı sana sesleniyorum
varlığını, yenilmezliğini yeniden kabul ediyorum

uzun saçlarım arkada örülü sonsuzluğa baktığımda gördüğüm renkahenk yaşamları,
dünyada oluşumla ilgili hatırladığım, hatırlamadığım, uğruna savaştığım her an'ı
sarıp sarmalamaya gücümün yettiği, yetmediği tüm can'ları kokluyorum bir savaşçının toprağı kokladığı gibi;

ve biliyorum ki artık özgürüm

aşkla, ışıkla,

burçak

honor the warrior within 


29 Ağustos 2015 Cumartesi

Adler koçluk... Sabah yine erken gelmiştim fenerbahçe tesislerine. O zaman yoktu beton yürüme yolu... Kayaların üzerinden atlaya zıplaya en ucuna giderken limanın sen göz kırptın. Doğadan izin istedim ve aldım seni avucuma 💕💕💕
Seninle neler yaşadık...elimde sımmsıkı tutup sana sığındığımda verdiğin güç, cesaret için teşekkür ederim 💕💕💕
seni seviyorum ☺️❤️

aşkla, ışıkla
burçak

26 Temmuz 2015 Pazar

"Anladım ki susmak bir cüsse işi…
Derin denizlerin işi…
Serin sular en hafif rüzgârları bile coşturabiliyor
Derin denizleri ise ancak derin sevdalar…

Derin denizlerin sükutu büyüler beni
İçimi bir heybet hissi kaplar
Benliğimi hasret duyguları istila eder
Kalbim ürperlerle dolar
Dalgalı denizler, durgun mavi denizler kadar heybetli gelmez bana
Göklerin suskunlugu da öyle
Gök gürlemeleri, mavi derinliklerin heybetini siler diye düşünmüşümdür hep

Sükut her zaman daha manalı, daha derindir
Kalbe sözden çok sükuttan manalar akar
İnsan evrendeki sükutu anlayabilseydi, kim bilir belki de söz olmayacaktı
İnsanlar sükutun dilinden anlayacak, derin ve manalı bakışlarla konuşacaklardı
Ve ses, sükutun heybetini bozamayacaktı

Konuştuğum zamanlar hep acze düşmüşümdür de ondan kelama sarılmışımdır
Evrendeki her varlıkta sükutu bir süs, bir hikmet olarak algılamışımdır
Sözü ise ancak bir zaruret
Hep derin denizler kadar heybetli bir sükut dinledim ondan
Sanki durgun ve derin bir ummanın kıyısına varmıştım
Derinliklerinde gönül ve hikmet incilerinin gülümsediği bir deniz bulmuştum

Hayatın hiç bir kasırgası, hadiselerin hiç bir fırtınası onu dalgalandıramıyordu
O denize imrendiğim an, gözlerim şu mısralara takılmıştı:
Gittim, gittim, denizin sınır yerine vardım
Halin bana da geçsin! diye ona yalvardım
Bir çılgın vesvesede içim didiklense de,
Olaydım o cüssede, O’nun gibi susardım

Gerçekten de öyle olmuştu Sonsuza götüren bir denizin kıyısına varmıştım
O zaman anladım ki, susmak bir cüsse işi Derin denizlerin işi
Sığ suları en hafif rüzgarlar bile coşturabiliyor
Derin denizleri ise ancak derin sevdalar
Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her şey susuyor
Anladım ki susan her şey derin ve heybetli…"
Mevlana Celaleddin Rumi

21 Temmuz 2015 Salı

prayer

"Prayer"

Let your arms enfold us
Through the dark of night
Will your angels hold us
Till we see the light

Hush, lay down your troubled mind
The day has vanished and left us behind
And the wind, whispering soft lullabies
Will soothe, so close your weary eyes

Let your arms enfold us
Through the dark of night
Will your angels hold us
Till we see the light

Sleep, angels will watch over you
And soon beautiful dreams will come true
Can you feel spirits embracing your soul
So dream while secrets of darkness unfold

https://www.youtube.com/watch?v=3TN5ZTRl_4s

20 Temmuz 2015 Pazartesi

Karanlığın karşısına ışıkla çıkan, 
yurtta ve tüm dünyada barışın olmasını öğütleyen liderin izinde, 
birlik, bütünlük bilincini en derinde hisseden, 
şems'in, mevlananın seçtiği topraklarda filizlenen varlığım yansıdıkça 
tüm çocukların mutluluğu, yuvaların huzuru için dualarımı...

aşkla, ışıkla,
burçak


13 Temmuz 2015 Pazartesi

19 Mayıs 2015 Salı

Ses'iz...

Ses'iz...

Mevsimleri vardır hayatın... Pencerenin yanındaki kağıdın en altına bir çizgi çizdi ve dedi ki burası sonbahar. Özenle yazdı "son bahar". Sonra ağaçları anlatmaya başladı. Çam ağaçlarını değil ama meyve verenleri. Dallardan yapraklardan rüzgardan bahsederken bir soru sordu yüreklerini kırpmadan pür dikkat dinleyen meraklılara. Dedi ki "siz hiç sararan yaprağına sıkı sıkıya tutunmuş bir ağaç gördünüz mü?" ve asılı kaldı soru, yüreklerde, yüzlerde, kalpte...

İki adım daha attı, yeşil kalemi aldı eline, sol tarafa yukarıdan aşağıya doğru inen bir çizgi daha bıraktı beyaz kağıdın üzerine. Kış yazdı bu sefer... Hüzün tam yerleşmek için adım atmışken dedi ki kış aslında tohumları ektiğiniz yerdir. Kış'ın tohumunu, kardelenleri, kış'ın ilk'in, yeniden doğumun baharına hazırlık olduğunu anlattı. İçimize kış çiçeği nergis'in kokusunu serpti, damağımızda kabullenişin ve evrene teslim oluşun eşsiz tadını bıraktı...

Mavi idi elindeki kalem... kolunu yukarı kaldırdı ve en yukarıya "ilk bahar" ı yerleştirdi. Gözlerine yerleşen gülümseme ile arkasını döndü ve seslendi "umut"... Umuttur dedi ilk bahar... Kış'ta ektiğiniz tohumun yeşerdiğini görürsünüz diye seslendiğinde, derin bir nefes aldık hepimiz, en kış'ın bile ardından baharın hep geleceğini; hep geldiğini bize hatırlatan an'lara, acılara, aşklara ürkek bir göz atıp hemen baharın tazeliğini yudumladık...

Yeniden doğumun ardından gelen kutlama dedi ve en sağa turuncu kalemi ile yukarıdan aşağıya bir çizgi çekerek "yaz" dedi adına... Bir kıpırtı oldu anında ve kutlama zamanı dedi. Kendinizi taktir etme zamanı, eğlenerek coşkuyla kendini, hayatı denize, güneşe bırakma zamanı... hediyeler verme zamanı kendine, ruhuna...

Karşımızdaki döngüye ve doğa ana'nın bilgeliğine bakakaldı ruhlarımız... Varoluştan bu yana sırrını gönüllere, gören gözlere sunan doğanın karşısında şükran duygusu kalbimizde uyandı ve aşkla yayıldı, yansıdı...

Doğa'nın ses'izi... iyi ki vazgeçilmezimsin...

kelimelerimi dile getiren; ışığı ışığıma yansıyan tüm can'lara, ses'imi taşıyan bulutlara, rüzgarlara, ağaçlara, kumrulara, ay çiçeklerine şükranlarımla...

aşkla, ışıkla,

burçak

https://www.youtube.com/watch?v=NxMtexFKwhU

“The mantra Prabhu Ap Jago Paramatma Jago Mere Sarve Jago Sarvatra Jago itself produces an effect in the body mind and spirit. But if the practitioner is aware of the meaning of the words and sings them with awareness this song is transformed into a prayer – a prayer from God to God. The meaning of this mantra is: “God awaken, God awaken in me, God awaken everywhere.” But we can understand it’s meaning in other ways; we know that God is love, thus we are saying; “May love awaken; may love awaken everywhere”, or still; “open my heart, and with my heart open I ask you to open the heart of my brother.” Sri Prem Baba


28 Nisan 2015 Salı



en derininden bir nefes... 
ve sonra coşkuyla yarattığın rüzgarla gökyüzüne dağılan çocuk haller 

aşkla, ışıkla,
burçak

22 Nisan 2015 Çarşamba

ses

kendime ait bir hikaye anlattım merakla bakan iki kocaman göz bebeğine...
bana en mutlu olduğum anı sordu...
önce biraz bakındım; biraz aşağı biraz yukarı biraz yemyeşil uzanan çimlere... 
sonra dedim ki buldum sanırım birini; anlatabilirim... 
biraz daha düşündüm kararsızlıkla...
aşkla yürüdüğüm sahili mi anlatayım; yalnızlığıma büründüğüm dağları mı?
sonra dağlara karar kıldım...
çünkü eşsizdi; çünkü orada sadece ben vardım; çünkü buluıtlar en içimden geçiyordu; çünkü gün doğumlarını keçilerle; gökyüzündeki kartallarla; şaşkınlıktan bakakalırken manzaraya paşa çayına dönen yudumlarla anımsıyordum o bir kaç anı... 
dinledi beni... elinde kırmızı kalemi bir kaç not aldı... göz bebeklerimin en içine baktı; göz bebeklerinin en içine daldım...
sonra gayipten bir ses duydum... paylaşmak ve özgürlükten bahsediyordu ses... beni bana anlatan bir masal gibi geçti içimden... tıpkı henüz doğmamış kızımın adı gibi öyküydüm kendi yaşamını uzaktan bir yabancı gibi dinleyen...

aşkla; ışıkla,

burçak

2 Nisan 2015 Perşembe


ve güneş tutuldu ay'a... ay, takmış takıştırmış, sevgilisinin kollarına,
yanışına, yanmaya bırakıyor kendini... 
#moon #sun #yin #yang #shiva #shakti #earth #heaven #blue #red 
#god #goddess

aşkla, ışıkla,
burçak
20 mart 2015

3 Mart 2015 Salı

cemre


ve cemre düştü aşk'a...
ağaçların üzerine konan bembeyaz ve sarı dallar dedi ki bahar geldi... 
ve yine bir bahar cemre düştü aşk'a... 

burçak

19 Şubat 2015 Perşembe

Elif



Kitaplar konuşuyordu onunla ve her zaman en çok ihtiyacı olduğu zamanda yolları kesişiyordu...

Paulo Coelho: Elif

9 Nisan 2011 Yolculuğumun yeni yaşı ve Ankara, ilk buluşma
Hayatım değişiyor ve ben izliyorum, 23 Haziran 2012 İstanbul'a taşındım...
01 Kasım 2012 yeniden buluştuk
17 Şubat 2015 Yeniköy'de evimdeyim. Kar yağıyor. Gün, güneş ve kar buluştuğunda başladı. Martılar önce karşı çatıda belirdiler sonra da süzülerek gökyüzünün en berrak hediyelerini toprağa değmeden selamladılar. Gecenin karanlığını bir şimşek aydınlattı. Kar yağarken lapa lapa, şimşek sesi pek tanıdık değildi. Elime düştü yine Elif...

Varoluşun sırları, ruhların yolculuğu, yarım kalmış hikayeler, şamanlar, samuraylar, melekler, Tanrı ve Tanrıçalar,  yaşanmışlıklar, yarım kalmışlar, tutku, öfke, müzik, affetmeye; affedilmeye duyulan özlem, ego, kartalların diyarı, aşk,sevgi, cesaret, sabır, arayış, küçük mutluluklar, herşeye gücü yeten çocuklar, kabul edilmek, sevilmek için ne yapacağını şaşımış yetişkinler, sarılmanın verdiği evde olma hissi, geçmiş yaralar, geleceğin inşaası, ki, doğa, dökülüveren iki kelime "seni seviyorum", kadının gücünü elinden alan korku, ateşe atılan fahişeler (!), nefret, kabullenme, verme, alma, an, akış hepsi bekliyordu, saman kokulu, üzerine mürekkebimin; satırlarına ruhumun karıştığı hikayenin içinde...

Döktüğüm her yaşı bağışlıyorum.
Acıları ve aldatmaları bağışlıyorum.
İhanetleri ve yalanları bağışlıyorum.
İftiraları ve ahlaksızlıkları bağışlıyorum.
Nefreti ve zulmü bağışlıyorum.
Yüreğimi yakan darbeleri bağışlıyorum
Yıkılan hayalleri bağışlıyorum
Ölen umutları bağışlıyorum
Sevgisizliği ve kıskançlığı bağışlıyorum
Umursamazlığı ve kötü niyeti bağışlıyorum
Haklılık uğruna haksızlık edenleri bağışlıyorum
Öfkeyi ve şiddeti bağışlıyorum.
İhmalkarlığı ve unutkanlığı bağışlıyorum
Bütün kötülükleriyle dünyayı bağışlıyorum

"Kendimi de affediyorum. Geçmişteki facialar artık yüreğime ağırlık yapmasın. Istırabın ve kinin yerine anlayışı ve ahengi koyuyorum. Acının yerine unutmayı koyuyorum. İntikamın yerine zaferi koyuyorum"

Hayal kırıklıklarıma rağmen yeniden sevmeyi başaracağım
Elimde hiçbirşey olmasa da vermesini bileceğim
Bin türlü engele rağmen neşeyle çalışacağım
Yapayalnız kalsam ,terk edilsem de elimi uzatacağım, 
Hıçkırarak ağlarken bile gözyaşlarımı sileceğim
Bana güvenilmese de ben güveneceğim

ve öyle de oldu...

Dilerim kesişsin yollarınız Elif ile... Kesişsin ve size sizi anlatsın; sizi size buldursun; sizin en can özünüzde yaksın ışığını... Savaşçının düşmanını, ancak kalbini kontrol edebilirse yenebileceğini, kainat ile bir olmayı, toprağa ve yer'e selamı hatırlatsın yaşlı ruhunuza...

Aşkla, ışıkla,

Burçak



8 Ocak 2015 Perşembe

Kurtlarla Koşan Kadınlar

"Şarkıya, insanın asıl şarkısına karar verene kadar sorulacak kimi yerli yerinde sorular şunlardır: Ruh-sesime ne oldu? Hayatımın gömülmüş kemikleri nelerdir? İçgüdüsel benlikle ilişkim ne durumdadır? En son ne zaman özgürce koşmuştum? Hayatı nasıl canlı kılarım? La Loba nereye gitti?

Yaşlı kadın kemikler üzerinde şarkı söyler ve o şarkı söyledikçe, kemikler ete bürünür. Biz de bulunduğumuz kemiklerin üzerine ruh döktükçe "oluşuruz". Özlemlerimizi ve hayal kırıklıklarımızı gençken olmaya alıştığımız şeylerin kemikleri üstüne ve gelecekte hissettiğimiz diriliş üstüne döktükçe, dört ayak üstünde sağlamca dururuz. Ruh döktükçe yeniden canlanırız. Zayıf bir çözelti, eriyen narin bir şey olmaktan çıkarız. Hayır, dönüşümün "oluş" evresindeyizdir artık..."

Kurtlarla Koşan Kadınlar... başucu kitabı... der ki... 


"ruhumuzu döktükçe oluşuruz"

Sevgiyle,
Burçak

6 Ocak 2015 Salı

Muhteşem ve tanıdık bir hikayesi vardır Avustralya'nın yerli halkı Aborjinlerin...

Ruhları, yaşadıklarının gerisinde kaldığı zaman, durup beklediklerini anlatır hikaye...

Beklerler ki ruhları yetişsin...

Beklerler ki içlerine sine sine, doya doya alsınlar yaşamı özlerine...

Belki de yaşamımızla ilgili karar aldığımız; kararsız kaldığımız; karmaşıklaştığımız an'ların devasıdır bu öğreti...

Belki de yüzünüze değen ilk kar tanesi ile birlikte telaşla sıraladığınız dilekleri sımmsıkı aklınızda tutabilesiniz diye beklemenizi fısıldıyordur ruhunuz...

Belki de ruhun kendince ve hiç de tesadüf olmayan, bambaşka bir sebebi vardır yetişmeyişinin yaşama...

kim bilir...

aşkla, ışıkla...
burçak













Tarihlerin de bir önemi yok aslında zamanın da…  Evvel zaman içinde kalbur saman içinde insanlar öncelikle duvarlara yazarak kendilerini anl...