8 Ekim 2016 Cumartesi

Ayakların sonbahar yapraklarının sesiyle kendince dans eder; 
Uzaktaki parkta bir bebek fısıldar annesinin kulağına;
Gün doğar; ve her batışında milim öteye kayar;
Gökyüzüne her gün daha bir tutkuyla bakarsın;
Aşk sarar bazen en içini;
Nefessiz kalırsın huzurdan;
Kana kana koşarsın; 
Dünyanın dönüş hızına kulak kesilirsin sessizliğinle;
Renkahenk hayaller kurarsın... dilekler sıra sıra; 
El el üzerinde, avucundaki "ki" nin mucizesine hayran kalırsın;
Bir dost'un kayda aldığı melodiyle en uzaklara gidersin;
Bembeyaz karlara teslim eder bedenini; çala kalem kaybolursun;
Asfaltın arasından çıkan sarı çiçek, kendine hayran bırakır; 
Yaşam amacına rastlarsın bir köşede ve göz bebeklerine ışık olur

Sonbahar yapraklarına
Aşk'la, Işıkla,
Burçak 







4 Ekim 2016 Salı

buğu...

bu aralar böyle...
buğulandı son bahar
dışında renkahenk yapraklarının en güzel hali
içinde gayipten bir hal...
tadı, kokusu yok...
tam da buğu gibi...
perde desen perde değil...
öpsen en içini; epey soğuk...
yorganı en kış'ında içinin başının üstüne çekmek gibi...
biraz gitmek; biraz kalmak...
biraz su
biraz ısı
biraz gün ışığı
biraz cesaret
herşeyden bir ve bir'den daha az...
çok olan az gibi...
dağınık oldu biraz...
buğulanan toprağın...
ateşi az...

aşkla, ışıkla,
burçak



Tarihlerin de bir önemi yok aslında zamanın da…  Evvel zaman içinde kalbur saman içinde insanlar öncelikle duvarlara yazarak kendilerini anl...