30 Haziran 2017 Cuma

Ellerini çalakalem gezdirdi telefonun ekranında... Bir İstanbul akşamıydı ve yolda yetişme telaşındaki kalabalığın karşısında öylemesine duruyordu. Sonra birden telefonu yetişti imdadına belirsizliklerinin tam ortasında. Çok uzaklardan gelen sese kulak verdi... Dostça sohbet sohbeti açtı ve yolların kendiliğinden kesişmesi haline büründü tüm gökyüzü... bundan sonrasında ne olacaksa olacaktı... bir tutam kader bir tutam kısmet... inançları bunu gerektiriyordu Gonca'nın....

Yıllarca yuttuğu onca kırmızı kurdela parçası, tuttuğu dilekler sonunda gerçeğe dönüşüyor muydu acaba? İçini bir umut ve beraberinde bir umutsuzluk kapladı... Yine de denemek iyiydi. Sonuçta ve sonunda az da olsa cesareti vardı aşk'a... Tamam dedi... Ürkütmeden, korkutmadan kendimi hazırım bir ufak adım atmaya... ve kendine rağmen döküldü kelimeler parmak uçlarından ve dedi ki... merhaba ben Gonca... size bir konuda danışmak istiyordum... ve kalbi pır pır yanıt beklerken hiç gecikmeden geldi yanıt en uzaklardan. Merhaba dedi diğer parmak ucundaki ses, ben geliyorum bir süre oradayım, görüşmek ve yardım etmek isterim... Sonrası biraz kısmetti artık...

Biraz üşengeç, iki ileri bir geri adımlarla gitti buluşmaya... o da ne iç sesi dedi ki "sanki tanıdık bir yerlerden bu ses, bu nefes"... heyecanını sakladı göz pırıltılarının ardına ve dinledi...

Sonra aktı zaman... yollar yine kesişti... bir istanbul gününde, bir masal şehrinde... hikayenin her iki kahramanı da gerçeklikten uzak anlarda birlikte kaybolmanın; yılların getirdiği kırılmışlığın ürkek dokunuşları eşliğinde; içine daldılar...

Bir masaldı belki yaşanan belki de gerçek... belki de bir eş evrende hala aynı kaybolmuşluğun içindeydiler... ama sondu bir gerçeklikte... ve de belki de sonsuz...

Elde avuçta kalan günün o zamanında, şehrin ortasında rastgeldikleri ezgiyle, tam da o an ve zamanı dondurmaları oldu... an'da ve sonsuza dek...

Dondurulan an'lara aşkla, özlemle,

Burçak 

27 Haziran 2017 Salı

Şimdi bu kayığı kıyısına bağlayabileceğimiz bir de kıyı bulduk mu bu yaşam tamam...

10 Haziran 2017 Cumartesi

Çocuk Merakı ve Koç'luk Soruları Demeti 1

Sana seninle ilgili ne söylüyor?

Çok güçlü bir Koç'luk sorusu...

Sana seninle ilgili ne söylüyor?
Çeşitlendirmek mümkün elbette... An'da akışta süreçte...
Önceden planlamadan karşındaki Koç sorar sana çocuk merakı ile...
Soru aslında konuya gibi gelse de aslında tam da en özünedir...

Sana seninle ilgili ne söylüyor?

Bedenin sıkışmış ve nefes alamıyorsun belli ki... peki senin bedenin sana seninle ilgili ne söylüyor?
Birden bire duygulanıveriyorsun karşına çıkan alelade bir köşedeki çiçeklere dalıp; duyguların sana seninle ilgili ne söylüyor?
"Hayır" kelimesi ağzından dökülemediği için; yetişememekten şikayet eden sen; sana seninle ilgili ne söylüyor?
Gözlerinin pırıldadığı; sesinin gülümsediği anlar; sana seninle ilgili neler fısıldıyor?
Söz verip yapmıyorsun; hem de kendine... sabahlar daha kısa, bir miskinlik... Kendine verdiğin sözü tutmamak sana seninle ilgili ne söylüyor?
Bir sevilme telaşındaki sende; sana dair neler var içeride?

ve bir başka soru daha;

Neye ihtiyacın var?

Çok güçlü bir başka Koç'luk sorusu...
Ol'mak istediğin; dön'üşmek istediğin bir sen var belli... için içine karışmış...
Peki şu anda olduğun sen ve olmak istediğin sen arasında neler var... Buna yaratıcı gerilim deniyor Koç'lukta...

e sonra... neye ihtiyacın var olmak istediğin yolda... sana dair... dışarıdan...
Neye ihtiyacın var bilgelikle yönetmek için liderlik enerjilerini: Savaşçı, Öğretmen, Besleyen ve Vizyoner...
Neye ihtiyacın var buram buram tutkusunu içinde hissettiğin yeni mesleğini yaşamına daha fazla taşımak için?
Neye ihtiyacın var, yaşamın döngüsünde kendine kabul vermek için...
Neye ihtiyacın var, tek başına bütün olmak için... a

Yine an'da akışta akar Koç'luk soruları... Ne ezberi vardır ne öncesi ne de sonrası...

Bolca çocuk merakı vardır ve de bütünlük...

ve iyi ki...

aşkla, ışıkla,
Burçak


6 Haziran 2017 Salı

Simya Mevsimi


Çayyolu Rotary Kulübü ile bir buluşma anına dair notlar...
Konumuz Simya Mevsimi 


Eğer birinin bir hedefi varsa bu hedefe gitmek için hayal tarlarında şurası yani, bir fotoğraf bir resim bir yol bir güzergah belirlediyse aslında o kadar da zor değil beklemek. Ben bir hikaye biliyorum çok çok eskiden yıllar öncesinden bir düstur hikayesi bu aslında. Zamanı anlatan, sadakati anlatan, sabrın ne olduğunu anlatan demlenmenin yani bir hikaye...

5 sene sustururlarmış ustalar çıraklarını. Bütün düşünceleri bütün sohbetleri bütün var olanı dinledikten sonra tek bır soru hakları varmış. Neden diye sormak o da... Ama neden diye sordukları zaman da meselenın tam da özüne dair nedeni bulmaları gerekirmiş... Doğru yeri bulmayan da tekrar birinci derse geri dönermiş. Sabır çok ustalaştırır insanı... (Şebnem Sönmez, Ala Portreler)

Simya... sabır gerektirir... 

Simya; Ruhsal Gelişme, Dönüşüm Sanatı. Aslında olmak istediğin sen. Ve olmak istediğin sana doğru giden yoldaki dönüşümün adı Simya. Yaşamda simyanı pek çok farklı nedenle harekete geçirirsin. İstemli ya da istemsiz olarak. Ve bu geri dönüşü olmayan bir yoldur.

Farkındalık gibi. Farkındalığı geri alamazsın. Hatta bir adım ileri gidelim. Bir olayı, bir kişiyi hepsini zamanla unutabilirsin. Ancak bir olayın ya da bir kişinin sana kendini nasıl hissettirdiğini unutmak pek olası değildirAncak zamanla olaya bakışın değişir. Sen başka bir sen olursun. Bu değişimin de başrol oyuncusu içindeki sen; yani Simya’ndır.

Simya’nın yani dönüşümün özünde, BÜTÜNLÜK, BÜTÜNSELLİK yer alır. Bütünsellik ise günümüzde
ZİHİN - AKIL; RUH – VARLIK ve BEDEN boyutlarında tanımlanır. Bu boyut bizim içeride çalışan sistemimizdir.

İçeride çalışan sistemimizin en öz’ünde Değerlerimiz vardır. ADLER koçluk okulu’nun değerler tanımında en üçgende;
Kişisel Bütünlük
Yaratıcılık ve
Özgünlük Yer alır.

Değerleri çıkarmak için biz koçların kullandığı bir yöntem Çocukluk Kahramanıdır. Benim çocukluk kahramanım Klementine. Hatırlayanlarınız vardır :)

Değerlerimizin farkında olmak bütünselliğimizi daha da anlamlı kılar. Kendi ruh, beden ve zihnimizle bir bütün olma yolculuğumuzda bir öğretmenimiz vardır. Kendi halinde ve döngüsündeki Doğa. Doğa sürekli bize kendisi ile yaşam ile bütünleşmemizi hatırlatır. Sürekli bir davet halindedir.

Yaşam döngümüzde, tamamında;
Örneğin okula başlayıp tamamladığımızda
Anne olma yolculuğunda
Bir ilişkide
Hep döngüler vardır.
Bu döngüler içinde farkındalıkla kalmayı öğretir bize doğa. Aynı zamanda kendi Eril ve Dişil döngülerimizi kabul etmeyi de.

Doğanın bu öğretisini, çok güçlü bir metafor ile yaşama taşımak mümkün. Metafor deyince, örneğin KIYMIK benim sesimin adı. Eğer siz de zihninizde susmayan o ses ile baş etmek istiyorsanız. Size benden bir tavsiye isim verin ona J
Metaforumuza geri dönelim… Benim deyimimle Simya Mevsimi sonsuza kadar uzanır. Döngüler halinde. (Kaynak: Carol McCelland: The Seasons of Change Spiral, The Transition Journey)

Önce Sonbahar:
Muhteşem güzel renklere bürür doğayı. Bu sırada hummalı bir hazırlık içindedir. Kendine hizmet etmeyeni. BIRAKIR DOĞA. Tam da o an’da, tam da o saniye.
Bazen rüzgar yardım eder
Bazen kendisi salınır
Bazen yaprak kendisi ayrılır
Bazen yağmır girer koluna ağacın
VE HER BIR AĞAÇ kendi döngüsünde yaşar bu bırakma anını. (BENCE BIRAKMALISIN SESLERI YOKTUR)
Bazıları daha aceleci, bazıları daha yavaş
KENDİ SİMYASINA yani DÖNÜŞÜM HIZINA GÖRE
Yaşamın Hem bütününe hem de parçalarına bakarsak. Bizim de Sonbaharımız hatta sonbaharlarımız vardır.
Şehirleri geride bırakırız
Bazen insanları
Bazen yeni bir defter alırız sayfaları BOŞ
Yaşamımıza hizmet etmeyen HUYLARIMIZI bırakırız.
Görevlerimizi bırakırız.
Bu bırakma an’ında SİMYAmızın farkında olmak aslında önemli olan.
ŞU ANDA DIŞSAL ve İÇSEL NEDENLERLE bir bırakma hali var ve ben bu HAL ile uyum halinde olmayı seçiyorum. Bunu demek de mümkün, direnmek de

Ve sonra KIŞ
Bana göre her kış sabahı GÜN GÜZELİ
Kış olunca doğa görünmez bir KABULLENİŞE girer. Kış 3 bölümde aslında. İlk KIŞ’a hazırlık, KIŞ ve de sonrasında KIŞ’tan çıkışa hazırlık.
DOĞA uykuya dalar.
Daha yalnızlaşır belki
 Tohumlar toprak altında zamanı bekler.
NADAS Zamanı bir nevi
Yer altındaki kaynaklar dolar. BEKLER, Daha sessizdir. Daha az hareketl.
VAR OLANLA ve de BİLGELİKLE Hal halinde kalır. İçine Bakar. Neler oluyor orada? Fırtına, Kış Güneşi, Bir tutam nergis. Ne düşerse payına o kadar.
KIŞ KENDİNE GEL çağrısıdır bir nevi. Ve Doğa bilir ki HERŞEY GEÇER. Hiçbirşey KALICI Değildir. Ve Bilir ki KIŞ’tan sonra İlkbahar gelecek. Ve Bilir ki NE EKERSE onu BİÇECEK.
Burada seçimler var yine Simyamızın Yolunda
Ve denir ki
Seçimlerimizde ÖZGÜRÜZ ancak SONUÇLARINDAN SORUMLUYUZ
Kıştan bahara geçişi müjdeleyen umut olur ve sırasıyla Hava’ya; Su’ya ve de Toprağa düşer.

İlkbaharda doğada hummalı bir çalışma başlar. Uyanış gibi. Daha hareketli. Günler uzar. Ekim, dikim, yuvalar, fideler. Yeni göç yolları.
Kış’ın hayalini kurduklarınızın, planladıklarınızın gerçeğe dönüşme zamanıdır İlkbahar.
Aylardır düşünülen, tasarlanan projenin yazılma ve teslim zamanı gelir.
Mevsimlerce hayal kurulmuştır ve sonra bir sabah HOBİ KAFESİ gerçek olur.
EV hayali gerçek olmuştur. Taşımacılar kapıdadır.
Geri çekilip yalnız kaldığında Kadınını, Erkeğini ne kadar özlediğini farketmişsindir. İçinde aşk uyanır. Ve etrafı ne yapsam ne yapsam telaşı sarar.
Kış’ta varlık durumun seslenmiştir. Şimdi çalışma zamanıdır. Doğa yanında yoldaştır. Çocuklar için, yaşlılar için ve belki de daha başka bir sen olmak için, dünyayı daha güzel bir yer yapmak için. Derdin ne ise onun için

Ve sonra YAZ
Ve HOOOPPPPPP
Endüstri 4.0 alışkanlığı, yeniden SONBAHARA koşar adım gideriz biz
Halbuki bizi bekleyen neler var:
KUTLAMA
TAKTİR
GERİDE KALAN RUHUMUZUN BEDENE YETİŞMESİ – ABORJİNLER
Ve de SİMYA MEVSİMİMİZİ ONURLANDIRMA zamanı hepsi var YAZDA.
Benim doğa ile bütün olan varlığıma karşı sorumluluğum Yaz’I yaşamak.
Dönem sonu gelmiş, konferans, e dönem başkanıyım onu da atlattım konferans sonrası J  bir hediye bir kutlama.
Projen en iyi seçildiğinde içimde dans eden kız çocuğunu dinlemek mesela.
Kendi özüme taktirler
Öğrenen zihniyet ile yaşamı kucaklamak.
Rotary: Fark Yaratır’a ; Rotary Hizmet Eder’in kattıklarını kutlayarak geçmek. Ve hakkını vermek yaz’ın.

Sizlerle buluşmamızla ilgili Sirel Başkanım aradığında, pencereye doğru ayağa kalktım ve dağların üzerine yağmur inmişti. Yağmur bulutları yaklaşıyordu bulunduğum pencereye doğru. Bir süre sonra dolu yağmaya başlamışken yazın ilk gününde yüzümün sağına güneş ışığı vurdu.
MEVSİMLERİN EN ORTASINDA BULDUM KENDİMİ:

Üzerine gördüm ki siz bu seneyi İnsanlığa hizmet ederek geçirmişsiniz. Ve bana sözcü olmak düştü.

Tevafuk: Anlamlı Tesadüf Demektir.

Yaşamda duymak istediklerinizi kendimiz seçermişiz. Ve biz sözcü gelip sadece ELÇİ olurmuş. Ben Simyasına, dönüşüm yoluluğuna ilham verdiğiniz, umut olduğunuz, el uzattığınız, her bir ÇOCUK, her bir KADIN, her bir GENÇ adına Sizleri bu masa etrafında toplayan “ORTAK DEĞERİNİZ İNSANA HİZMET” için gösterdiğiniz emeği AYAKTA ALKIŞLAMAK ve de SİMYA MEVSİMLERİNİZİ AYAKTA ALKIŞLAMANIZI SÖYLEMEK İÇİN GELDİM.

Saygı ve Sevgilerimle
Burçak


Tarihlerin de bir önemi yok aslında zamanın da…  Evvel zaman içinde kalbur saman içinde insanlar öncelikle duvarlara yazarak kendilerini anl...