22 Ağustos 2020 Cumartesi

deniz altında kalmanın yolu, kendini akışa bırakmak

Doğum günü kutlaması için yemeğe davet ettim, çok çok uzaklardan gelen ve henüz yeterince tanımadığım iş arkadaşımı. Doğum günü, merakımı gidermenin bir bahanesiydi. Merakımın kaynağı, onu daha fazla tanımak, neleri sevdiğini duymak ve biraz öz'den öz'e sohbet edilince acaba neler çıkacak sorusunun heyecanını yatıştırmaktı. Bu meraklılık halinin getirdiği konfor alanının tadını çıkardım tüm gece... Bazen gözleri doldu anlatırken, bazen küçücük çizgiyle gülümsedi... ve ben harika bir yolculuğa çıktım. 

çocuk merakıyla sordum, çocuk merakıyla dinledim... 

Derin mavi gözlerinin altında kıyıya vuran küçücük dalgalara benzer gözyaşları birikmesin diye nefesini tutup bir solukta "doktorlar bu kalp krizinde ölebilirdin dediklerinde, aslında ölmek için çok doğru zamandı" deyiverdi. Ben zamanda asılı kalırken kendini teyit ederek devam etti: "söylenebilecek herşeyi söylemiştim, hiç borcum yoktu, arabam bile doğru düzgün park edilmişti, zaten yeterince de yaşamış; göreceğimi görmüştüm, herşey tamam ve hazırdı." 

"Evden uzakta olmak, aynı anda iki hayat yaşamak anlamına geldiğinden, zaman çok kıymetli" cümlesine takıldım konuşmanın bir anında. Örnekleri sıraladı ve dedi ki "eğer ailenin, dostlarının yakınında yaşıyorsan, ve onlarla bir sorunun var ise, bu sorunu çözmek için sonsuz bir zamanın varmış gibi hissedersin ve acele etmezsin. Ancak eğer uzaktaysan ve sadece kısıtlı bir zamanın var ise o zaman sorun olan herşeyi çözmek, söylenmemiş tüm sözleri söylemek istersin. Çünkü bilirsin ki ikinci bir şansın olmayabilir." 

Sohbetimiz ilerlerken dünyanın en başka köşelerinde köpekbalıklarının arasında çektiği videoları gösterdi. Şaşkınlıkla izlemekti elbette benim payıma düşen. Denize olan aşkını, dalış maceralarını, sadece ileriye yüzebilen devasa ve dünya güzeli vatozları, dalgıç arkadaşlarının bir köpek balığını nasıl kurtardığını ve karşılığında aldıkları teşekkürü anlatmaya daldı. Yaşam ve ölüm döngüsü hayatın içinde bir ve bütündü, tam karşımda. 

Dalgalarla savrulan balık sürülerini, gece ışığın çektiği planktonları, onları afiyetle yiyen balıkları, köpekbalıkları kendine ziyafet çekerken saklambaç oynayan yunusları, göz teması kuran deniz canlılarını uzun uzun anlatırken; bir cümlenin arasına yaşamı sıkıştırıverdi: "deniz altında kalmanın yolu, kendini akışa bırakmak."

Aşkla, ışıkla,

Burçak 

https://open.spotify.com/track/2fNVgYxEWOI23iztEiAKM7?si=HmhsBx3PTTGBfsmmFLzBFQ 



 




Tarihlerin de bir önemi yok aslında zamanın da…  Evvel zaman içinde kalbur saman içinde insanlar öncelikle duvarlara yazarak kendilerini anl...