25 Temmuz 2021 Pazar


Tarihlerin de bir önemi yok aslında zamanın da… 

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde insanlar öncelikle duvarlara yazarak kendilerini anlatmaya ve de kendilerini ifade etmeye baş koymuşlar… Günler, aylar, yıllar aktıkça yeniliğe duyulan merakla birlikte kalemler, kağıtlar daha sonrasında da bilgisayarda; parmakların ezberindeki tuşlar çıkmış er meydanına. Maksat ifade etmekmiş kendini. 

Öyle bir yolculukmuş ki yazmak, bir başlayınca devamında nelerin geleceğini yazanın – kendince yazarın – kendisi bile bilmezmiş. İşte bu bilinmezlik içinden çıkarmış öyküler, hikayeler, romanlar… Aslında kelimenin dökülesi, ifade edilesi varmış da işte arada bir elçi gerekirmiş…   

Zamanlar öncesindeki inanışa göre… herkes aslında ne duymak istediğini kendisi seçermiş. İlahi olan da bunun için bir elçi gönderirmiş karşısına. O elçi anlatırmış da anlatırmış… bazen kendinden dem vururmuş, bazen asırlar öncesindeki hikayelerden, bazen de içine akan her ne bilgi ise işte tam oradan, tam şuradan…   

Maksat dokunabilmekmiş kalplere, açabilmekmiş… e tabi önce kendine ve sonrasında da tüm evrene…  Tüm bunlar anlatılırken bazı anlar seçiliverirmiş yaşamdan… 

Biri yaldızlı gökyüzünün görülebileceği karanlık bir geceden gelmiş mesela… Arılar için nöbet bekleyenler ortada belli belirsiz bir ışığın yanına semaveri koymuşlar ve hal böyle olunca dostlar sohbete çağırılmış. Etrafları karanlıktan gelen belli belirsiz hayvan seslerini yarıp geçen sesleri ile çevrilmiş gece kuşlarının. Çıtır çıtır eden dallar ise yaban domuzlarının izleriymiş. Gece başlayacak olan av’da her kim daha sabırlı ise o alırmış ödülünü... Sabır oyunu sessiz sedasız nefeslerini dahi zaman zaman tutan avcılarla, çalılıkların en derinine saklanıp saatlerce kıpırdamadan durmayı yaşamda kalmanın kuralı olarak öğrenmiş yaban domuzları arasında geçermiş... Gece olanlar, ertesi gün kasabanın fısıltı gazetesinde bolca konuşulurmuş... 

Seçilen anılar parmak uçlarında dökülürken, papatyanın beyaz yaprakları seçilir gibi, bir ak; bir kara oyununu oynarmış insanın aklı, yüreği ve tüm varoluşu… Geçmişten gelenler bazen tebessüm bırakırken tatlı tatlı; bazen kıymış batmış gibi can acıtırmış…   

İşte evvel zaman içinde kalbur saman içinde neler neler olmuşmuş da neler neler olmaya da muktedirmiş…   

Bazıları kalemi ile dile gelirmiş, bazıları boş bir satıha çizdiği çiçeklerle, bazıları kendini doğanın kollarına bırakarak, bazıları yolda; bazırları ise türlü türlü kendince hallerle…    

Burçak   





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Tarihlerin de bir önemi yok aslında zamanın da…  Evvel zaman içinde kalbur saman içinde insanlar öncelikle duvarlara yazarak kendilerini anl...