Güne "akan saatler" salvador dali ile uyandım :)
Belki de biraz günün erken saatidir, uykunun bir halinin devamıdır...
Gözümün önünde bu görüntü, kulağım Ankara'nın eylül sabahında dışarıdan gelen kumru sesleri, avucuma bakıverdim... Avucumun içinde kum taneleri olsa ve onları sıksam ne kadar süre orada kalırlar, serbest bıraksam dökülenler daha mı çok olur gibi çocukça bir merakın içine daldım gece güne dönerken... Alelade bir cumartesi sabahında halim buyken aklım zamana, saatlere takıldı kaldı.... tik tak tik tak...
Dün, günü uğurlarken biri 4,5 diğeri 4.2 :) iki çocuk "güle güle güneş, yine gel... ışığını ay dedeye ver" diyerek dans ediyorduk. Sözleri ve bestesi bize ait :)) merak edenler olursa seslensinler söyleriz :)) .
Bugün ilk ışıkları karşılarken, masamdaki bardağının içindeki su herhangi bir varoluş belirtisi göstermiyor, sessizliği, klavyenin tıkır tıkır halleri, deniz kenarında sabaha uyanırken duyduğun balıkçı tekneleri gibi bölüyor, dışarıda yaprak oynamıyor, bu sabah davetsiz misafir kediler bile erkenci, ağaçların arkasında kalan beyaz binaya karşıdan güneşin ilk ışıkları yansıyor, uzanıp gök yüzüne baktım belki güneşin sevgilisi oralardadır diye ama kuş kondu yuvasının kuzey batı cephesi yine yapacağını yapıyor işte...
şimdi sağ tarafı gıcır gıcır eden, bahçedeki sallanan sandalyeme, elime dün düşen Sebahattin Ali Değirmenci, sıcacık sabah çayı, battaniye ile kurulma zamanı... orada aksın biraz da saatler tik tak tik tak...
Gün aydın olsun
Aşkla, ışıkla,
Burçak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder